Üc Yaprakli Ahududu
- 344pagine
 - 13 ore di lettura
 






"Poyraz Sarıcalı yediğim elmadan çıkan kurttu. Tam evden çıkacakken kaçıveren kalitesiz naylon çoraptı. Lunaparklardaki hiçbir şey kazanamadığınız, para tuzağı olan o sinir bozucu oyuncaklardandı. Çok sevdiğiniz dizinin senaristinin değişmesi ve her şeyin, bütün karakterlerin mahvolmasıydı. Nefret ettiğim her şeydi kısacası." Pansiyonumun hemen yanı başında gece kulübü açma girişiminde bulunan bu adamdan daha ilk bakışta, hatta adını duyduğum ilk anda nefret etmiştim. Hem de bütün kalbimle ve inanılmaz bir şiddetle. Eğer içinde yaşadığımız dünyanın düzenini biraz olsun kabullendiyseniz şunu bilirdiniz; böyle ani ve büyük nefretlerin yalnızca iki sonucu vardır. Ya siz silahlarınızı kuşanıp nefret ettiğiniz kişiyi mahvedersiniz ya da hiç hesapta yokkenona âşık olursunuz ve o sizi mahveder. Benim başıma hangisinin geldiğini tahmin etmek hiç de zor değil. Ama hikâyemin bütün detaylarını sizinle paylaştığımda ve nihayetinde beni yakından tanıdığınızda artık çok yakın iki arkadaş olacağımızı ve beni anlayacağınızı ümit ediyorum. Başlayalım mı?
Yüzümdeki gülümseme görülmediği için karanlığa minnettar olurken, “Beni bu karanlıkta nasıl buldun?” diye sordum. Tesadüfen falan olduğunu söylerse rezil olacağım bir saniye sonra aklıma geldi. Ama neyse ki Ayaz öyle demedi. “Parlıyorsun.” dedi yumuşacık, benden başka kimsenin duyamayacağı kadar alçak bir sesle. “Işığına çekildim.”Kırık bir kalple Ankara’dan ailemin yanına dönerken tek istediğim biraz sükûnetti. Kalbimin kırık parçalarını bir araya toplamaktan fazlasında gözüm yoktu fakat çaldığım bir kapı karşıma hiç ummadığım birini çıkardı. Hikâyem bitti zannederken gözlerinde yıldızları misafir eden bir adamla karşılaştım. Bana daha önce hiç kimseden duymadığım bir masal anlattı. İkimizin masalını. Gökyüzünde bir hilal. Karşımda Kız Kulesi. Ilık, sakin ve eşsiz bir İstanbul gecesi.Ben Zeynep Arıkan. Bir İstanbul gecesinde benden bile habersiz başlayan hikâyeme hoş geldiniz.
Murphy Kanunları’nı biliyorsunuzdur. Mutlaka bir yerlerde duymuşsunuzdur. Bizlere hayat hakkında negatif şeyler söyleyen o sevimli kanunlar bunlar. Mesela bir tanesi der ki “Bir işin ters gitme olasılığı varsa o iş mutlaka ters gider.” Bir başka kanun da bunu görür ve artırır. “Birkaç şeyin ters gitme olasılığı varsa bunların arasında en kötü sonuçlar doğuracak olanı ters gider.” Bütün bunların bu kadarla sınırlı kaldığını düşünmek isteyebilirsiniz elbette, bu sizin hakkınız. Fakat ne yazık ki Murphy kötü haberler vermeye devam eder ve ekler. “Bir şeylerin ters gitmesi bir doğa kanunudur. Bu yüzden her şey yolunda gidiyor gibi görünüyorsa dikkat edin; mutlaka ters giden bir şeyler vardır!” Geniş bir ailenin sevgiyle, el üstünde tutularak ve kalp kırıcı her şeyden özenle sakınılarak büyütülen kızı olmak güzel bir şeydi, kimse aksini düşünemezdi. Fakat hayatımın bir noktasında kendi yolumu çizmem gerektiğini, başarıya ulaşmak için sınırları zorlamam gerektiğini ve gerçek aşkı yalnızca kalbimi ona tamamen açarsam bulabileceğimi biliyordum. Bilmediğim tek şey bütün bunları İstanbul’un küçük, sıcak bir mahallesinin orta yerinde bulacağımdı. Nereden bilebilirdim ki? İnanın bana, Murphy bile başıma gelen bazı şeyleri ve Âdem Arman gibi bir adamı öngöremezdi.